21 Ağustos 2016 Pazar

7.Tepedeki Kayıp Anıt ; Arcadius Sütunu


Evliya Çelebi seyahatnamesini okumaya henüz başlamıştım ki Fakir'in kitabının hemen başlarında Bizans'ta şehri çeşitli tehlikelerden koruduğuna inanılan tılsımlı anıtlardan bahsettiğini gördüm.

Her ne kadar kendisi 27 yer dese de seyahatnamesinde 17 anıtı anlatıyor. Bu anıtlardan biriside Arkadius Sütunu. Bende seyahatnameyi okurken böyle bir anıtın varlığını yeni öğrendim. Halbuki yılardır hemen yanından yürür gidermişiz de haberimiz yokmuş. Nasıl olsun ki? Sütundan kalan sadece kaidesi ve oda binaların arasına sıkışıp kalmış.

Sütunun 3 yanı yapılarla kapatılmış durumda ve bu yapılar sütuna bitişik nizamda inşa edilmiş.


Sütun, Cerrahpaşa Semti'nde ve Cerrahpaşa Caddesi ile Haseki Kadın Sokağı kesişiminde bulunuyor. Sokaktan içeri girilip dikkatlice bakılmadığı müddetçe fark edilmesi mümkün değil. Zaten sadece sütunun batı yönündeki kısmını görmek mümkün. Bu kısımda önündeki ağaçlardan dolayı yazın iyice kapanır vaziyette oluyor.

Gerek deprem,yangın ve zamanın getirdiği aşınmalardan gerekse yaşayanların verdiği zararlardan dolayı kaide üzerinde herhangi bir rölyef yazı vb. bir kalıntıyı görebilmek mümkün değil. Beş on yıl öncesine kadar binaların üzerinden kaidenin üst kısmını görmek mümkünmüş ama sonradan geçişler kapatılmış. Artık yukarı çıkıp şaft başlangıcını veya merdivenleri görmek mümkün değil.


Konstantinapolis'te şehir ana güzergahlarında büyük meydanlar (forum) oluşturulmuş ve buralara da çeşitli anıtlar dikilmiş. Forum kelime anlamı en basit şekilde "pazar" olarak çevrilebilsek dahi Roma'da forumların anlamı toplum için çok daha büyükmüş. Bu forumlar arasında Constantine, Bovis ve Arcadius forumunu sayılabiliyoruz. İmparator,sarayından çıkar (Sultanahmet Meydanı ) Mese yolu (bugünkü Divan yolu caddesi) üzerinden sırasıyla Constantine (Çemberlitaş), Theodosius (Beyazıt), Bovis (Aksaray) ve Arcadius (bugün bu bölgede meydan bulunmuyor) Forumlarından geçerek Altın Kapı'ya ulaşır ve şehri buradan terk edermiş.


Arcadius Sütunu, 7 tepeli Constantinopole’ün 7.Tepesinde Xerelophos’da bulunan Arcadius Forumunun bir parçası olarak inşaa edilmiş. Bizans İmparatoru I.Theodosius (büyük) için, onun onuruna, oğlu Arcadius tarafından 402 yılında yapımına başlanmış ve 421 yılında bitirilmiş. İmparator Arcadius, sütunun en üstündeki platformun üzerine de babası I. Theodosius’un bir heykelini yerleştirmiş.

Arcadius Sütunu, dört köşe bir kaide üzerinde 35 m. yüksekliğindeymiş, Romadaki benzeri ile hemen hemen aynı boyutlardaymış.


Arcadius Sütunu’nun dikdörtgen planlı ve revaklarla çevrili bir forum içine alınması sonraki tarihlerde gerçekleşmiş ve çevresinde, galeri, exedra ve heykellerle donatılmış Arcadius Forumu yapılmıştır. Arcadius Sütunu, 542/543 yılında deprem ve 550 yılında bir yıldırım düşmesi ile zarar görmüş, 740 depreminde ise devrilmiştir. Kentin Osmanlı egemenliğine geçmesi ile birlikte Arcadius Sütunu ve Forumu çevresinde ahşap evler, dükkanlar inşaa edildiği ve Avrat Pazarı adı ile bilinen daha çok cariyelerin satıldığı bir köle pazarı kurulduğu bilinmektedir. Sultan III. Ahmet (1703-1730) zamanına kadar ayakta kalan sütun, deprem ve yangın gibi felaketlerde çevresine tehlikeli olacağından ötürü yıktırılmıştır.

Arcadius sütunu ile ilgili yazılı bilgiler veren ilk kaynak Petrus Gyllius’un 1561 de basılmış olan “The Antiquities of Constantinople” adlı kitabıdır. Gyllius, 1544-1548 ve 1550-1551 yılları arasında Fransa Kralı Francis I tarafından İstanbul’a gönderilmiş ve bu dönemlerde İstanbul’da yaşamıştır.

Kraliyetin görevlendirmesi ile İstanbul konsolosluğunda, antik metinleri aramak ile görevlendirilmiştir (1544 - 1547). Burada vaktinin ciddi bir kısmını antik İstanbul üzerine ayırmış ve İstanbul üzerine çok geniş ve kapsamlı bir arşiv çıkarmıştır. İlerleyen yaşı nedeniyle geçirdiği ateşli hastalık nedeniyle kitabını bitiremeden 5 Haziran 1555 yılında vefat etmiştir.

Ölümünden sonra yeğeni, Antoine Gilles, notlarına ulaşmış ve eserlerini iki kitap olarak basmıştır. İlk kitap Boğaz'ın Trakya Kısmı Üzerine ve diğeri de İstanbul'un Topografisi ve Antik Eserleri isimlerini taşır. İkinci kitap çok uzun süre İstanbul üzerine en önemli referanslardan biri olmuştur. Bu kapsamlı çalışma günümüzde halen kaynak olarak önemini devam ettirmektedir.

Gyllius, bir çok kaynakta sütunun I. Theodosius’un Gotlara karşı kazanmış olduğu zafere ithafen inşaa edildiğini söylemesine karşılık söz konusu eserinde I. Theodosius’un İskitler (sakalar) ve bazı barbar kavimler karşısında kazanmış olduğu zafere ithaf edildiğini yazmaktadır.


Gyllius, kitabında İstanbul'un genel bir tarifini yaptıktan sonra detaylı açıklamalara girer. Mesela şehrin 7 tepesini ve vadisini ayrı ayrı detaylarıyla tanımlar. Buradan da 7 tepe tanımlamasının o günlerden geldiğini anlıyoruz.



Bu kitaptan sütunun özelliklerini anlatan sayfalardan bazı satırları çevirmeye çalıştım.

"Arcadius sütunu 7. tepe üzerinde yer alır ve bu bölge Xerolophos olarak bilinir. Bu tepenin çevresi 12 bin adımdan biraz daha azdır ve kentin 3 te birinden fazlasını oluşturur.


,,
Bu sütun üzerine imparator heykeli yerleştirilir. Bu heykel "Leo Conon" saltanatı (25 March 717 – 18 June 741) zamanında tüm şehri sallayan deprem de devrildi.
,
,
Tabanı, kaidesi ve başlığı mevcuttur. Sütunun şaftı kaide ve başlıklar ile birlikte 21 taştan oluşuyor. Başlığın üzerinde iki taş var.

Çok yakın şekilde çimentolanmışdır ki asla deprem şokundan ve zamandan etkilenmemiştir. Bu taşlar birbirinin üzerine konulmuş ve içleri oyulmuştur. Bu taşların her biri sütunu bütünüyle çevreler ve basamaklar ile kesilmişlerdir. Dış taraflarından da pencereler açılmıştır ki bunlar yapıyı güzelleştir ve aydınlatır. En üst kısımdan en alt kısımdaki kaide taşlarından şaftın çevresini ölçme işini üzerime aldım. Bu taş boylu boyunca bir kapı ile kesilmiştir ve buradan sütunun baş kısmına (abacus,capital) çıkabilirsiniz. Bu taşın yüksekliği ise 13 ayak 9 inç tir ve kendisi tüm sütunun çatısı ve kemeridir.


Kapı 6 ayak 2 parmak yüksekliğinde ve 3 ayak 9 inç genişliğindedir. İkinci taş 6 ayak yüksekliğinde olup baş ve abaküs üzerindeki en üst basamak olarak kesilmiştir. Üçüncü taş 5 ayak ve 4 parmak yüksekliğinde olup tüm başlık ve abaküs kısmını oluşturur
.
Şaft ve sütunun başladığı 21. taşın yüksekliği 6 ayak ve 4 parmaktır. Kaide (pedestal) 6 taştan oluşmaktadır.


Yukarıdaki açıklamalarda görüldüğü üzere Gyllius kitabında taşların boyutları, merdivenler, pencereler vb. olma üzere pek çok detay verebilmiştir. Ben sadece çok küçük bir kısmını türkçeye çevirmeye çalıştım.

Şüphesiz Büyük Constantin yeni başkentini inşa ederken hedefi en azından Roma kadar görkemli meydanları, anıtları, hipodromu olan bir şehir inşa etmekti. Yeni şehir inşa edilirken aynı zamanda dünyanın dört bir tarafından "buna Roma'da dahil" anıtlar İstanbul'a taşındı. Nova Roma'yı inşaa eden Mimarlar, işçiler muhtemelen Roma'yı inşa edenlerdi, imparatorlar Roma'nın imparatorlarıydı. Bu nedenle eserlerin birbirlerinden etkilenmemesi mümkün olamazdı.



Arcadius kolonu da kendinden önce yapılan Trajan, Thedusius veya Marcus Aurelius örnek alınarak yapılmıştı muhtemelen. Ben en çok Trajan Kolonuna benzetiyorum. Trajan kolonu hala bütünüyle ayakta olduğu için mimari yapısı veya nasıl inşaa edildiği tüm detaylarıyla resmedilmiş. Arcadius sütununu daha iyi anlayabilmek adına bu çizimleri ekliyorum.


Kartal-Jüpiter sembolü, Zafer Sembolü. Roma zafer sanatı içinde sıklıkla kullanılmıştır 












Arcadius sütunu üzerindeki zıvana deliği 

Arcadius sütunu hakkında özellikle üzerindeki rölyefler hakkında en detaylı bilgileri veren kaynak Trinity College Kütüphanesi'nde bulunan bir el yazmasıdır. 1574 tarihli çizimleri çoğu Konstantinapolis'i diplomatik mahiyette ziyaret eden bir batılı sanatçı tarafından yapılmış görüntüsü mevcut. Albüm içinde sütunun kaide ve şaftı üzerindeki çizimler çok net olarak gösterilmiştir.

Column of Arcadius, East side
Trinity College, Cambridge (after Grabar)

Column of Arcadius, South side
Trinity College, Cambridge (after Grabar) 


Column of Arcadius, West side
Trinity College, Cambridge (after Grabar) 


















Sütun üzerindeki rölyefleri araştırırken internet üzerinde bir takım farklı çizimlere rastladım. Her ne kadar resimler altında Arcadius Sütunu'ndan denilsede bunu farklı kaynaklardan doğrulamak mümkün olmadı. Hatta yabancı bir kaynakta Arcadius sütunu ile ilgili bilgi veren yabancı bir kaynağın Theodosius sütunu ile Arcadius sütununu karıştırdığını söylediğine rastladım. Aşağıya da bir örneğini eklediğim bu çizimlerin İstanbul'a Fatih Sultan Mehmet döneminde gelen Gentile Bellini tarafından 15. yüzyıl sonlarına doğru yapıldığı ve bu çizimlerin Theodosius sütununa ait olma durumunun olduğu biliniyor. En basit kontrol yöntemiyle Arcadius sütunundan alındığı söylenen aşağıdaki rölyefin yukarıda paylaştığım Trinity College çizimleriyle ilgisi bulunmuyor.



Farklı dönemlerde yayınlanan İstanbul haritalarından gördüğümüz kadarıyla Theodosius sütununun en azından 17. yüzyıl sonlarına kadar ayakta durduğu görülebiliyor. Yani Bellini İstanbul'u dolaşırken her iki sütununda üzerindeki heykelleri hariç tamamı ayaktaydı. Bu nedenle Bellini'nin Theodosius sütununu resmetme olasılığı gayet yüksek




Schnitzer Lukas, engraver,1620-1671 


*******
Sonuç olarak çok daha eski tarihlere ait Trajan sütunu İtalya'da dimdik ayakta ve tüm güzelliğiyle sergileniyor. Malesef Arcadius sütunu'ndan geriye çok bir şey kalmış değil ve kalanlarda yok olmaya terkedilmiş vaziyette.

Bu kadarının bile ortaya çıkarılması eminim İstanbul için çok büyük bir kazanç olacaktır. Bunun çok da zor olmayacağını düşünüyorum.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kaynaklar;

1. http://visualoop.com/infographics/building-trajans-column

2. Petrus Gyllius                    Antiquities of Constantinapolis
3. Freshfield Album               Trinity  College Library
4. İstanbul Haritaları 1422-1922
----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Devamını Oku »

2 Ağustos 2016 Salı

Sadrazam-ı esbak Çorlulu Ali Paşa Hazretleri Çeşmesi

 Abuk sabuk yapılar içinde boğulmuş sanki son anlarını yaşayan bu çeşmeye, yolum iş amacıyla Mevlana kapı taraflarına düştüğünde rastladım.



Sivri bir kemeri, mermer teknesi ve geniş saçaklı olan çemenin üstü de kubbeli inşa edilmiş.Kemerin içinde besmele ve üzerinde de birisi onarım olmak üzere iki kitabe bulunuyor.Onarımın 1902 yılında yapıldığını anlıyoruz. Ancak sonrasında da bir takım bilinçsizce güya koruma amaçlı onarımlar yapıldığı anlaşılıyor. Aslında fotoğraflardan görüldüğü üzere çeşmenin ciddi ve niteliğine uygun bir onarıma ihtiyacı olduğu bariz.

Esas kitabe ve boyanmış. Tarihi çok zor okunuyor


Esas kitabede şöyle yazıyor;
“ Sahib-ül hayrat Sadrazam-ı esbak merhum ve mağfur Çorlulu Ali Paşa Hazretleri 
sene1132”

Ancak kitabe o kadar kötü bir şekilde sonradan boyanmış ki kitabe tarihi çok zor seçiliyor. Umarım yanlış okumamışımdır. Tarihe göre çeşmenin Ali Paşa'nın vefatından sonra yaptırıldığı anlaşılıyor.


Onarım Kitabesi

Sonradan Hicri 1320 (M1902) tarihli tamire ithafen yazılan kitabe ise şöyle;

Sadr-ı a’zam Çorlulu merhum Ali Paşa idi
Evvela bu çeşmeyi ihya eden merd-i bihin
Evliya namiyle ma’ruf camii inşa eden
Hazret-i Tevfik efendi sâkin-i huld-i berin
İşte ol zat-i şerifin zevce-i pâkizesi
Menba’-ı himmet Hanife nam Hatun-i güzin
Sonra işbu çeşmeyi tecdidi-ü ihya eyledi
Mazhar-ı ecr-i azim itsün anı Rabb-i muin
Bir su içdüm Fahmî âmin-han olub tarihini
Nâil-i kevser ola ervah-i pâk-i müslimin

Onarımı yapanın Tevfik Efendi'nin zevcesi Menba'-ı himmet!! Hanife Hatun olduğunu yazıyor.



Çeşmenin şimdiki hali ve tahminim 1970 lere ait bir resmi. İnsan haliyle üzülüyor, hangi arada ve nasıl bu kadar acımasız olduk diye.


Çeşmenin harita üzerindeki yeri




Devamını Oku »