14 Mart 2018 Çarşamba

Labarum


Hafta sonu Heybeliada'da yaptığımız gezintide uğrak yerlerimizden birisi de Ruhban Okulu'ydu. Okul bahçesi ve binalarında gezinme fırsatı bulduk, fotoğraflar çektik. Okul, 38 yıldır eğitime kapalı durumdaymış. Ancak sanki hemen yarın öğrenime devam edecekmiş gibi de bakımlı ve faal bir görünüm arz ediyor. Gerek bahçe gerekse okul binaları ziyarete açık durumda ve gezilebiliyor.


127 yıl eğitim veren ve son 38 yıldır öğrencisi olmayan Okul, 9. yüzyılda yaptırılan Heybeliada’daki Ayia Triada Manastırı'nın, Patrik 4. Germanos tarafından 1844’de Heybeliada Ruhban Okulu olarak açılmasıyla eğitimine başlamış.

1844’ ten itibaren çeşitli ekler ve tamirlerle kullanılmakta olan okul binası 28 Haziran 1894 günü meydana gelen deprem sırasında büyük ölçüde zarar görmüş. Deprem sonrası hazırlanan ve sultana sunulan rapora göre İstanbul'daki bu deprem şehirde çok büyük hasar yapmış, zarar görmeyen bina kalmamış. Depremin şiddeti Heybeli ve Kınalı Ada'larda daha fazla olmuş ve burada Ruhban Mektebi yıkılmış.

Padişah II. Abdülhamit’in izinleriyle 22 Nisan 1895‘te temeli atılan bina 1,5 yıl gibi kısa bir süre içinde tamamlanarak 6 Ekim 1896 ‘da açılmış. Yunan alfabesinin pi (π) harfi şeklinde bir plan üzerine bina edilmiş olan yapı bir bodrum ve iki kattan oluşmakta. Pencere ve cephe süslemelerinde ise Bizans yapılarını çağrıştıran tuğlalar bol miktarda kullanılmış.
Binanın yeniden yapımı için maddi desteği İstanbul’un Zengin Rum tüccarlarından Pavlos Skilitsis Stefanovik ailesi sağlamış. Binanın mimarı 19. yy. sonları ile 20. yy. başlarında İstanbul’da yaşamış ve görkemli yapılar bırakmış olan Periklis Fotiadis.

Heybeliada Ruhban Okulu ve pi harfi şeklideki mimarisi. 
Ortada bazilika


Pi harfi şeklindeki yapının içinde kalan kısımda bir bazilika mevcut. Manastır tarihinin 9. yy'la adreslenmesine rağmen fikrimce bu yapının daha eski bir tarihte yapılmış olması mümkün. Bazilikaların genellikle erken dönem hıristiyanlık mimarisi olduğu biliniyor. Sonrasında açık veya kapalı haç şeklinde kilise mimarisine geçilmiş ve bugün çoğunlukla gördüğümüz haç biçimli yapılar ortaya çıkmış.

Özellikle mektebin ana giriş kapısı görkemli mermer merdivenleri ve sütunları ile antik bir yunan tapınağının girişini hatırlatıyor. Benim de özellikle bahsetmek istediğim detay bu giriş kapısının her iki yanında yer alan bir sembol. Bu sembol Labarum olarak isimlendiriliyor. Labarum, Grek alfabesindeki Chi (X) ve Rho (P) harflerinin iç içe geçmesiyle oluşturulan ve erken dönem Hıristiyanlığın sembollerinden birisi olmuş. İsa Mesih'in Latince isminin (Christus) çok sayıdaki görünümünden birisi. İsa’nın Christus olan Latince isminin Grekçe görünümü olarak kabul edilmekte. Her ne kadar Constantinus öncesi bu sembolün kullanıldığı bazı kalıntılarda ortaya çıkmışsa da bu sembol Constantinus ile tanınmış. Zira o, imparatorluk askerlerinin kalkanlarına standart olarak bu işareti yerleştirmiş.


Ruhban Okulu giriş kapısı ve her iki yanda Labarum'lar

314 yılında Constantinus’un bastığı parada da bu işaretin yer aldığı gözlemlenmiş. Labarum sembolü Constantinus’dan sonra tarihi süreçte farklı şekiller almış.


Fener Ortadoks Rum Patrikhanesi





Bu monogram Roma İmparatoru Büyük Constantinus döneminden itibaren de imparatorluk Roma lejyonlarının askeri standardı halini almış. Hıristiyanlığın kaderini değiştiren monogram ve yaratıcısı büyük yenilmez komutan Constantinus hakkında biraz bahsetmek gerekir.

Büyük Constantinus...

Miladın 280’inci yılının şubat ayında Naissos yani bugünkü Sırbistan’ın Nis kentinde doğmuş. Kendisi bir tavernada çalışan Helena ile genç subay Constantius'un oğluydu. Helena muhtemelen oğlunun doğumundan önce Hıristiyandı. Helena'nın kocası ve Constantinus'un babası Hıristiyan değildi ama üstlerinin emirlerine rağmen Hıristiyanlara karşı hoşgörülüymüş.

Aziz Constantinus ! ve annesi azize Helena
(her ikisinde de hale çizilmiş
Babası imparator Constantius Chlorus'un ölümünden sonra bir Roma lejyonu tarafından Temmuz
306'da York'ta (İngiltere) imparator ilan edilen Constantinius, bölünmüş bir imparatorluğu yöneten tetrarklardan biri olmuş. İmparatorluğu birleştirme amacıyla, batı yarısında tek başına kontrolü ele geçirmek üzere Roma'ya doğru harekete geçmiş ve Ekim 321'deki belirleyici Milvius Köprüsü Savaşı'nın arifesinde gökyüzünde bir haç işareti görmüş ve genellikle "bu işaretle muzaffer olacaksın" olarak çevrilen bir 
söz duymuş. Haç işaretini askerlerin kalkanları üzerine kazıtan Constantinius, imparator rakibi Maxsentius taraftarlarını Tiber'e dökmüş ve imparatorluk başkentini ele geçirmiş. Gökyüzünde şahit olduğu manzara doğru çıkan Constantinus, Hıristiyanlığı kabul etmiş ve 324'te son rakibi Licinius'u yenmesinden sonra dindaşlarına uygulanan zulmü sona erdirmiş. Böylece mensupları artık infaza uğramayan ve kahramanları artık şehit olmayan Hıristiyanlık kapalı alanlardan çıkmış. Licinius'un ölümüyle Constantinus Roma İmparatorluğu'nun doğu ve batı yarılarını birleştirmiş, 325'te Nikaika'da (bugünkü İznik) Hıristiyan Kilisesi'nin ilk ekümenik konsiline başkanlık etmiş.

İstanbul Boğazının yakınında, Avrupa ve Asya ile birleştiği yerde yeni bir başkent kurmaya başlamış. Eski ticaret kolonisi Byzantion olan söz konusu şehir, Constantinus'un şehri, yani Constantinopolis, Roma'nın pagan geçmişinden kendisini ayıran yeni bir Hıristiyan başkent olmuş. Bundan sonra Hıristiyan Roma İmparatorluğu, doğuda Bizans olarak sürmüş, Roma ise 476 da barbarların eline düşmüş. 

337 yılında Perslere karşı doğu seferine çıkmış ancak yolun başında Nikomedia'da (İzmit) aniden hastalanmış. Tedavi olmak için İzmit Körfezi'nin güneyindeki Helenopolis (Bugükü Yalova, annesinin doğum yeri ve bu isim Contantinus tarafından verilmiştir) kaplıcalarına gitmiş. Hastalığı daha da kötüye gidince öleceğini anlamış ve başkente dönmek üzere yola çıkmış ancak İzmit'e kadar gidebilmiş. Burada ölmeden önce vaftiz edildiği söylenir. Ölümünden sonra bedeni, altın bir tabutla, oğlu Constantius II tarafından başkente taşınarak Havariun Kilisesi'ne gömülmüş. Sonrasında bu kilise fetihten sonra yıkılmış ve yerine Fatih Cami yapılmıştır.

Tanrı'nın işareti...

28 Ekim 312'de Constantinus'un Milvian Köprüsü Savaşı, Hristiyanlık için büyük önem taşır. Savaştan beş yıl sonra Lactantius'un yazıya geçirdiğine göre Constantinus, bu savaştan önce bir vizyon (uyanıkken gündüz düşü) görmüştür.

Constantinus güneşin üzerinde ışıktan bir Chi-Ro işareti görür ve Constantinus'un aklına, Latince şu sözler düşer: "In hoc signo vinces" (Bu işaretle muzaffer olacaksın). Ama Constantinus, gördüğü işaretin anlamını çözemez.

Aynı günün gecesi, (ertesi sabah savaş başlayacaktır) Constantinus'a bu kez Hz. İsa görünür ve ona koruyucu ve zafer işareti olarak bir öneride bulunur. Bu işaret, etrafı Hristogramlarla (Chi-Ro, yani Hristiyanlarca Haç kadar kutsal sayılan ama artık pek kullanılmayan çarpı işaretleriyle) süslenmiş bir kare haçtır. Bu işaret, bir Vexilium (yani Roma birliklerin kare şeklindeki bayrağı) formunda derhal hazırlanıp, ordunun önünde taşınır. O gece Constantinus, hem yeni dinin peygamberine, hem de eski Tanrısı Sol invictus'a (Güneş Tanrısı) dua eder.

Milvian Köprüsü Savaşı'ndan detaylar; At üstünde Constantinus ve Tiber Nehri'nde
boğulanMaxentius
Milvius

Constantinus, İber yarımadasını imparatorluğuna bağladıktan sonra, Batı Roma'nın ikinci yeni İmparatoru Maxentius'un etkisini 312 baharında kırıyor. Maxentius'un kuzey İtalya'dan topladığı yüz bin kişilik ordusuna karşın Constantinus'un 40 bin savaş deneyimli askeri var.
Maxentius yapılan savaşta Tiber nehrinde ölüyor, ordusu yeniliyor. Roma yakınındaki bu köprü, savaş sırasında kullanılmasın diye yıkılmış. Zafer kazanmış Batı Roma İmparatoru olarak Roma'ya dönen Constantinus, pagan usulü kurban kesme törenlerinin yapılmasını da istemez. Bu da, onda bir değişim olduğunu gösteren işaretlerdendir. Ama Constantinus pragmatik bir İmparatordur ve paganların inançlarını reddetmez. Süreç içinde pagan etkinin kaybolmasını beklemeyi uygun gördüğü anlaşılıyor. Fakat bazen pagan inançlarını sürdürüyor gibi görünse de, ünlü Nicea (İznik) konsiline başkanlık edecek ve Hristiyan Kardinallerle uzun tartışmalar yurütecek kadar da Hristiyan dini bilgisine sahiptir.



Tetrark'lar ve bölgeleri


******

Heybeliada'da Ruhban Mektebi İnşa Olunması;

https://katalog.devletarsivleri.gov.tr/ adresinden cumhuriyet ve osmanlı arşivlerine ulaşabiliyorsunuz. Buraya arşiv görevlileri tarafından taranmış belgeler yükleniyor ve çok cüz'i miktarlara (sayfa başına 0.5 lira) satın alabiliyorsunuz. Hiçte azımsanmayacak miktarda belgeye ulaşabiliyorsunuz. Yalnız belgeler eski yazıyla ve Türkçe transkripsiyonu bulunmuyor malesef. Belgeleri satın alıp sizin okumanız gerekiyor.
Ben de Ruhban Okulları ile ilgili bir arama yaptım ve yüzlerce belge çıktı karşıma. Heybeliada Ruhban okulu ile de ilgili aşağıdaki belgeyi buldum ve yapabildiğim kadarıyla ( 2 kelimeyi okuyamadım) okumaya çalıştım.
Özetle belgede "depremden zarar gören okulun onarımı ve mevcuda ilaveten bir mutfak ve çamaşırhane yapımına izin verilmesi için patrikhanenin talebinden" bahsediliyor.
En azından mevcut eski temeller üzerinde okulun yeniden inşasına onay verildiği anlaşılıyor ki eğitime devam edilebilmiş ve binalar çok bakımlı. Çamaşırhane ve mutfak ne olmuş onu bilemiyorum. Yolumuz tekrar düşerse okuldaki görevlilere sorarız artık :).




belge transkripsiyonu;

                                                                      hu
şuray-ı devlet
dahiliyye dairesi

1848

Heybeliada'da vakı’ ve tepe manastırı namıyla maruf ruhban mektebinin harekat-ı arzdan münharim olmasından dolayı eski temelleri üzerine yeniden inşa ve başkaca bir matbah ile bir cemaşuy hane dahi ilave olmasına ruhsat i’tası rum patrikliğinden bi’t takdir istid’a kılınmasına mebni sebk iden iş’ara cevaben şehremanetinden gelen tezkire ve evrak-ı müteferriasının yazıyla adliye ve mezahib nezaretinden takdim kılınan fi 13 rebiülevvel sene 313 tarih ve üçyüz doksan iki numerolu tezkire-i divan-ı hümayun kaleminin müzekkeresiyle beraber şuray-ı devlete havale buyurulmakla dahiliye dairesinde okundu.
Emanet-i müşar ün ileyhanın iş’arına nazaran mekteb-i mezkurun evvelki mesaha-i sathiyyesi mecmui bin sekiz yüz doksan yedi metro yigirmi santim olduğu halde bu kere terbian dörtyüz üç metro ilavesiyle mesaha-i sathıyye mecmu-i nin iki bin üçyüz altmış metroya iblağ olunarak matbah ve cemaşuy hanenin mesaha-i sathıyye-i mecmu’isi dahi yüz onyedi metro olacağı ve on bin Osmanlı lirası masarifin mösyö pavlo estefanoh tarafından tefsiye ve ifa olunacağı ve ol babda bir güna mahzur olmadığı anlaşıldığından bi’l istizan makrun-ı müsa’ide-i seniyye-i cenab-ı padişahı buyurulduğu halde divan-ı hümayun kaleminin müzekkeresinde gösterildiği vechile kuyud-ı lazime ve mu’tade derciyle ruhsat-ı mutazammın emr-i ali tasdir-i hususunun divan-ı humayun mezkur kalemine havalesiyle adliye ve mezahib nezaretine ma’lumat i’tası ………… ve merbut ………….. ve resim leffen takdim kılındı ol babda emr-u ferman hazret-i veliül emrindir. 


Fi 2 rebiülevvel 313, fi 2 eylül sene 311







Mimari plan tarihi 1895 yılını gösteriyor.


Planların üstünde grekçe yazılar var. Bu aralar çok sık çıkıyor bu alfabe karşıma. Ufaktan girilmesi gereken bir mecra gibi geliyor bana. Hayırlısı diyelim :)

**********
Atina Rasathanesi Müdürü Eserinisti (D.Eginitis) ile İstanbul Rasathanesi Müdürü Kumbari'nin Temmuz 1984 İstanbul depremi raporundan bir sayfa;



"ve hiç bir hane hasardan kurtulamamışdır. İstanbul'da felaket her cihetle büyükdür. Ale'l-husus Çarşı-yı Kebir harabezare dönüb enkaz altında pek çok kimesneler telef olmuşlardır. Heybeli ve Kınalı adalarında zelzelenin şiddeti derece-i nihayeye varub Ruhban mektebi harab olmuş ve duvarlarının ekserisi yıkılmışdır. Ayastefanos ve Anbarlı ve Kınalı ve Büyük Ada ve Katırlı'da birçok hanelerin ve cami' ve kiliselerin harab oldukları veyahud çatladıkları ve minarelerin yıkıldığı görülmüşdür. Her karye ve kasabada zelzele muceb-i te'sir manzaralara sebep olmuşdur. Ahali kemal-i havf ve haşiyet ile sokaklara firar etmiş ve pek çok kimesneler günlerce meydan ve bağçelerde tente ve baraka altında yatmışlardır. "

*******
Devamını Oku »