21 Mart 2019 Perşembe

Aziz Sergios ve Bakhos Kilisesi Monogramları



Sultanahmet Meydanı'ndan Çatladıkapı sahiline doğru inilirken hipodromun görkemli Sphendone duvarı boyunca yüründüğü vakit Küçük Ayasoyfa Caddesi kesişimine varılır. Yüzünüz Marmara'ya dönük vaziyetteyken hemen sağınızda biraz içeride caddeye de ismini veren Küçük Ayasofya Cami'sini bulursunuz.
Sonradan eklenen yan kapı ve revaklar. Orijinal yapıdan ne
kadar farklı olduğu çok net görülüyor
Caminin oldukça geniş ve çepeçevre odalarla sarılmış bir avlusu var.
Muhtemelen bir zamanlar medrese öğrencilerine ait olan bu odalarda şimdi çeşitli hediyelik eşya satan dükkanlar ve sahaflar mevcut. Bir köşede de hiç yoktan iyidir diyebileceğimiz bir çay ocağı çalıştırılıyor. Sanırım daha çok sessizliğinden ve üstüne de mimari güzelliğinin eklenmesinden dolayı avluda oturmanın insanı rahatlatan bir tarafı var. Ben zaman zaman uğrarım ve avluda oturmayı severim. Ama son zamanlarda gördüğüm kadarıyla ziyaretçi sayısı artıyor.



Ayasofyay-ı sağir Zaviye şeyhi
El şeyh Mehmed efendi
İstanbul'da günümüze ulaşan Bizans dönemine ait en eski eserlerden biri olan bu kilise, 1506-12 yıllarında 2. Bayezid'in Kapıağası olan Hüseyin Ağa tarafından camiye çevrilmiş. Büyük Kilise'ye (Ayasofya) benzediği düşünüldüğünden, Küçük Ayasofya Cami ismiyle anılmaya başlamış. Hüseyin Ağa aynı zamanda, hem yapının önündeki beş kubbeli revağı, hem de kubbeli odaları ile, yine yapının önündeki avlunun dış sınır çizgisini oluşturan medreseyi yaptırmış. Bu medresenin avlusunda şimdi çay içilen kamelya gibi bir gecekonduvari yapı var. Onun hemen yanında ağaçların, otların arasında kalmış bir mezartaşında "ayasofya-yı sağir" tabiri geçiyor. Zaviye Şeyhi'nin şahidesi yanında oturup çay kahve içmek normal mi yoksa değil mi benim karar verebildiğim bir şey değil. Ama mezarlıklarla iç içe yaşamın Eyüp'te olduğu kadarki bir örneği yoktur sanırım. Mezar taşında görüldüğü üzere Osmanlı döneminde caminin Ayasofya-yı Sagir ismiyle de söylendiği anlaşılıyor (Sağir kelimesi arapça küçük anlamında). Sonradan sağir (küçük) kelimesi gitmiş küçük kelimesi gelmiş demek ki.


Yapının asıl ismi ise Aziz Sergios ve Bakhos Kilisesi ve İmparator İustinianos'un (Justinyen) imar dönemi eserlerinden. 527 yılında, yani Ayasofya'dan birkaç yıl önce yaptırılmış. Bazı tarihçiler bu kiliseyi İustiniaus'un karısı Thedora'nın yaptırdığını söylüyor. Ama bir başka yaygın efsaneye göre İustiniaous, İmparator Anastasiaos'a karşı bir suikast komplosuna girişmiş ya da giriştiği iddia edilmiş. O sırada bu iki aziz imparatora rüyasında onun suçsuz olduğunu söylemişler ve böylece İustinianos idamdan kurtulmuş. Sonrasında da İustinianos bu kiliseyi yaparak azizlere şükranını dile getirmiş.

Kiliseye, Ayasofya'ya benzerliğinden dolayı Küçük Ayasofya denmiş olsa da Aziz Sergios ve Bakhos onun küçük ölçekte kopyası değil. Tasarımı oldukça farklı ve sıra dışı. Kilise asimetrik bir dikdörtgene yerleştirilmiş asimetrik sekizgen şeklinde. Bu düzensizliklerin sebebi tam olarak bilinmiyor. Kilisenin orada şu an mevcut olmayan iki bina, Aziz Pavlus Kilisesi ve Hormisdas Sarayı arasına sıkıştırılmış olması bunun bir sebebi olabilir.

Kilisesinin özgün halinin olağanüstü güzelliğini anlayabilmek için, şehirdeki mevcut tüm Bizans kiliselerinde olduğu gibi, hayal gücümüzü kullanmamız gerekiyor. Duvarlar, Ayasofya'dakine benzer şekilde damarlı ve alacalı mermerlerle kaplıydı; tonozlarda ve kubbelerde mozaikler parlıyordu. Zamanın saray tarihçisi Prokopius kiliseyi şöyle anlatıyor; "Mermerlerinin parıltısıyle güneşten daha göz alıcıydı, her yanı altınlarla doluydu."
Şu an tüm bunların hiçbir izi görünmüyor. Belkide sıva altında ortaya çıkarılacakları günü bekliyorlar. Yapının çoğu yerini gezme şansınız da yok. Üst kat ziyarete tamamen kapatılmış. Yakın zamana kadar gezebildiğiniz apsis kısmıyla birlikte bazı kısımlara da paravalarla girişler engellenmiş. Sebebini anlamak zor değil ama baktığınız zaman cematin 3'ü 5'i geçtiğini göremiyorsunuz.

Iustinianus monogramı
Yapıyla ilgili bahsedilecek çok fazla detay var. Benim yazımdaki amacım özellikle çoğu Bizans yapısında sütun başlıklarında güzel örneklerini gördüğüm monogramlardan bahsetmek. Bu konuda yararlanılabilecek ne yazık ki Türkçe pek kaynak yok.
Monogramlar bir tür damga, imza olarak kabul edilebilir. Roma döneminde tüm imparatorların bu tür işaretleri olmuş. İmparatorlar bastırdıkları paralara veya yaptırdıkları binalara bu işaretlerini koymuşlar. Bunu sadece imparatorlar değil duvarcı ustaları bile yapmış. Yazımın sonuna doğru farklı duvarcı ustalarının ürettiği ve  kilise zemininde kullanılan tuğlalar üzerindeki monogramları gösteren bir görsel de ekledim. Malesef kilise zeminini ( serilmiş halılardan dolayı) ve üst katı görmek mümkün olmadığından yabancı bir kaynaktan bulduğum bir görsel oldu bu.

Cross shaped (soldaki) ve Box type (sağdaki)
monogram
Cross shaped (haç şeklinde ve harfler haçın kollarının ucunda) ve box-type (kutu şeklinde ve harfler bu formunun içinde veya çevresinde) olmak üzere iki farklı monogram tipi kullanılıyor. Bu kilisede haç tipi monogram bulunmuyor. Oysa ki Thedora'nın monogramlarının daha çok haç tipinde olduğu biliniyor. Kilisedeki bazı sütun başlarındaki artık kaybolmuş monogramların (camiye dönüştürüldükten sonra haç tipinde olduğu için özellikle kırıldığı tahmin ediliyor) bu tipte olduğu düşünülebilir. Zaten Thedora'ya ait monogram sayısının Iustinianus'e ait monogram sayısından çok az olmasının sebebi de buna yorumlanıyor. Kişilere ait monogramlar genel olarak aynı görünümde olsa da bazı ufak farklılıklar da oluyor. Farklı ustaların ellerinden çıkan işler oldukları için olabilir bu.

Kırılmış monogramlar (soldakiler), Theodora monogramı (sağdaki)

Aziz Sergios ve Bakhos Kilisesi sütun başlıklarındaki monogramlar, kiliseyi yaptıran İmparator Iustinianus ve eşi Theodora'yı temsil ediyor . Bunlar; ΙOΥCΤΙΝΙAΝOΥ (Iustinianus), ΘEOΔωΡAC (Theodora), BACIΥΛEωC (Basileus) ve ΑΥΓΟΥΣΤAY (Augusta) şeklinde tanımlanmakta ve Ayasofya’dakilerle benzeşiyorlar. Sütun çiftlerinde, Iustinianus-Basileos ve Iustinianus-Theodora şeklinde eşleşmeler var. Basileos ünvanı imparator için, Augusta ise imparatoriçe için kullanılıyor.

Bazı kaynaklarda (Jonathan Bardil-The Church of Sts. Sergius and Bacchus in Constantinople and the monophysite refugees) kilise inşa edilirken Thedora'nın henüz Augusta olmadığına dair iddiaları olsa da bu pek gerçekçi durmuyor. Gerek kilise içinde kiliseyi boydan boya çevreleyen kitabede geçen "Tanrı'nın taçlandırdığı" ifadesi gerekse ΑΥΓΟΥΣΤAY (Augusta) monogramı kilise inşası sırasında Thedora'nın imparatoriçe olduğunun göstergesi. Zaten Thedora ve Iustinianus'un beraber taç giydikleri biliniyor.

Kilise sütun başlıklarında bulunan bu dört monogramın çizimini yapıp tahmini olarak harfleri göstermeye çalıştım. Tahmini diyorum çünkü; bazı harfler için monogram içindeki desen üzerinde farklı seçenekler çıkarılabilir. Hemen aşağıdaki resimde bu dört monogramı ve her bir monogramın detayı görülebilir.



ΒΑCΙΛΕѠΣ (basileos) monogramı;




ΙOΥCΤΙΝΙAΝOΥ (Iustinianus) monogramı;



 (ΘEOΔѠPAC) Theodora monogramı;




ΑΥΓΟΥΣΤΟΥ (Augusta) monogramı;



*************


Ana mekanın güney kenarı


Kuzey doğu eksedrası

Ambulatorium güney kanadı


Güneybatı eksedrasında düzen

Kuzeybatı eksedrasında entablatür

Ana mekanın batı kenarındaki entablatür


*********************

Üst galeri zemini hizasından tüm iç mekanı çevreleyen akantus yapraklarıyla süslü friz üzerindeki badana altında kalmış yunanca yazılar görülebiliyor. Frizdeki yazının metni şöyle;

" Doğrusu başka hükümdarlar ölü adamları onurlandırdılar, emekleri boşunaydı. fakat, dindarlığı teşvik eden, hükümdarlık asasını kuşanmış bizim İustinianos'umuz, her şeyin yaratıcısı İsa'nın hizmetkarı Sergios'u muhteşem bir abide ile onurlandırıyor. O ki, ne ateşin yakıcı nefesi, ne kılıç, ne de başka imtihanlardan rahatsız; fakat Tanrı İsa için şehit olup, kanıyla cennette mekanını edindi. O (İsa) her an tetikte olan hükümdarımızın saltanatını korusun ve aklı dindarlıkla parıldayan, zavallıları hiç azalmayan bir çabayla besleyen, Tanrı'nın taçlandırdığı Thedora'nın gücünü artırsın."
Kuzey kenarında entablatür (Yaklaşık 1900 ler)

******

Üst kat kapalı olduğu benim görme şansım olmadı ama zeminin irice altıgen tuğla döşeli ve bazı tuğlaların herhangi bir köşesine bir ya da birden fazla damga basılıymış. Bir madalyonu andıran damgalar tuğla ustasın markası olmalı. Neredeyse 15 yüzyıllık bir marka...
Tuğlalar üzerindeki duvarcı markaları
**********
Duvar yazıları tarihin her döneminde olmuş sanırım. Tarihe kayıt düşebilmek bu olsa gerek. Kilise ile ilgisi olmasa da aşağıdaki örnek bana ilginç geldiği için paylaşmak istedim. Bu iki yapı taşı üzerindeki yazıyı ( isim olabilir) bir trekking etkinliğimiz sırasında  Kurşunlugerme Su Kemeri altında ana yapıdan kopmuş halde görmüştüm. İlginç geliyor çünkü; muhtemelen bu isim buraya belkide 1700 yıl evvel kazındı ve günümüze kadar ulaştı. Yazının sahibi, su kemeri inşaatında çalışan bir işçi miydi, usta mıydı yoksa oraya yolu düşmüş bir Romalı mıydı? Kim bilebilir ? Belki de CΓEP (günümüz Türkçesi ile "KEGER" olarak teleffuz ediliyor olabilirdi),  kemeri görmeye gelen Roma imparatorunu dahi görmüştü.....






********

Kaynaklar;
  • Bardill, Jonathon (2000). "The Church of Sts. Sergius and Bacchus in Constantinople and the Monophysite Refugees"
  • Freely, John (2000). Blue Guide Istanbul
  • Mango, Cyril (1975). Byzantine Architecture.
  • Mango, Cyril (1972). "The church of Saints Sergius and Bacchus at Constantinople and the alleged tradition of octagonal palatine churches".
  • Norwich, John Julius (1988). Byzantium: the early centuries.
  • Van Millingen, Alexander (1912). Byzantine Churches of Constantinople.

2 yorum:

  1. Gerçekten çok güzel bir makale olmuş, monogramları görünce artık buz gibi bakmayacağım :) Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Güzel ve faydalı bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil