17 Mayıs 2016 Salı

Yitip giden tarih; Mezarlıklar

Merhaba,
Bu yazımda, İstanbul'un kaybolan değerlerinden sadece birisi olan Dolmabahçe, Taksim, Harbiye bölgesinde artık olmayan mezarlıklar hakkında bahsedeceğim. Sadece birisi diyorum çünkü yok olma akıbetini yaşayan veya artık sadece bir iki kırık dökük taştan oluşan onlarca mezarlığa şahit olabilirsiniz. Sur içinde veya yakın bölgelere bu gözle bir bakmanız yeterli olacaktır.
İçinden yol geçirilmiş, bütünlüğü bozulmuş, binaların arasında sıkışmış ve ihtimalle büyük kısmını betonlaşmaya kaybetmiş veya kırılmış dökülmüş bu mezarlıkları görmeniz mümkündür.
  
Zeytinburnu
Malesef  bu yıkıma sadece müslüman mezarlıkları değil diğer dini toplulukların mezarlıkları da uğramıştır. Yıkımların müslüman mezarlıklarından daha fazla olmuş olması mümkündür. Nihayetinde mezar sahiplerinin yakınları varsa mezarında korunabilmesi daha olasıdır.


Eyüp

Yazıyı yazmamın nedeni ise zaman zaman bu konuda gördüğüm bana göre nesnel değerlendirmeden uzak yazılardır. Gördüğüm kadarıyla bazı kişi veya cemeatler bu mezarlıkların başına gelenleri kendine göre yorumlamakta sorun görmüyor. Örnek vermek gerekirse ermeniler veya destekleyicileri Harbiye civarındaki ermeni mezarlığının yok edilmesini öyle bir anlatır ki sanki bu akıbeti sadece kendileri yaşamıştır ve kesinlikle ermenilerin mezarlarıyla birlikte yok edilmesi amacıyla yapılmıştır. Diğer yok olan mezarlıklardan hiç bahsetmezler. Yine başka bir örnek eşsiz tarihçi ve bilim adamı Mustafa Armağan, koskoca Dolmabahçe mezarlığının yok edilmesinden ve yerine saray ahırlarının (evet mezar üstüne ahir) yapılmasından hiç bahsetmez de sadece cumhuriyet döneminde mezarlığın kalan son parçasının da imara açılmasından bahseder ve buradan yeni cumhuriyete olmadık şeyler yazar. Dolmabahçe tarafından söz etmeyişinin nedini de aslında mezarlığın büyük bölümünün Osmanlı döneminde ve  dolmabahçe sarayı için yok edilmesidir. Yani kendileri bu nedenle bu kadar tarafsız ve bilimseldir.

Aslında buralarda yaşanan eski şehir mezarlığının artık şehir içinde kalması ve yeni yerleşim yerlerinin açılması ihtiyacıdır. Olan budur aslında.

Ayas Paşa Mezarlığı Dolmabahçe sahilinden Taksim'e kadar olan bölgede var olan ve İstanbul'un en büyük mezarlıklarından birisiydi. Bugünkü Gümüşsuyu, Fındıklı, Beşiktaş İnönü Stadyumu'nun bulunduğu yerler bu mezarlık sınırları içinde kalıyordu. Adını Kanuni'nin vezir-i azamlarından Ayas Paşa'dan alıyordu. Nedeni de bölgenin zamanında Ayas Paşa Vakfı'na (tesis:1526)  ait olmasıydı. Muhtemelen de bölgeye definler bu tarihte başladı ve 1800 lü yılların sonuna kadar devam etti.
Bu bölgenin mezarlık olduğuna dair benim bulabildiğim en eski harita Venedik'li haritacı Coronelli'nin 1688 de yayınladığı İstanbul haritasıdır. Bu haritada amaç boğaz bölgesini öne çıkarmak olsa da boğaz çevresindeki yerleşimlerin isimleri tek tek yazılmıştır. Aşağıda görüleceği üzere dolmabahçe sırtlarında cemetery (mezarlık) yazısı okunmaktadır.

Coronelli-1688

Aşağıda görülen ve François Kauffer'e ait 1786 tarihli ve  İstanbul'un bilimsel ölçekli ilk haritasında mezarlık yerleri ve kimlere ait olduğu net olarak işaretlenmiştir. En yukarıda bugünkü Harbiye civarında ermeni mezarlığı, hemen buranın altında katolik mezarlığı ve Dolmabahçe sahiline doğruda türk mezarlığı görülmektedir. Bu tarihte İstanbul'un bu bölgesinde yerleşim yok denecek kadar azdır. Yerleşimler sahil kesiminde ve bugünkü Taksim Meydanı'na kadar olan bölgede görülüyor. Henüz Dolmabahçe sarayı, topçu kışlası ve Gümüşssuyu askeri hastahanesi yapılmamış.

Kauffer-1786

Mezarlığın üzerine imarlaşma ilk olarak 1780 yılında 1. Abdülhamid tarafından topçu kışlasının bugünkü gezi parkı üzerinde yapılmasıyla başlıyor. Sonrasında 1850 ler de Dolmabahçe sarayı ve ahırlarının mezarlık alanına yapılmasıyla devam ediyor. Hemen hemen aynı senelerde de Gümüşsuyu tarafına da askeri hastahane yapılıyor.
Aşağıdaki haritada ise bu yapıların işaretlendiğini ve mezarlığın kalan kısmı görülebiliyor.


Beyoğlu ve civarı-Henüz AKM yok
Evet gelelim Ayas Paşa mezarlığının bu son kısmına .Pervititch'in 1926 tarihli şehir planında 30. kadastral paftda mezarlığın kalan kısmı görülebilir.Mezarlığın bu kısmında bugünkü Etap marmara Oteli'nin biraz yukarısında yer alan ve sonraları İstanbul Klubü olarak kullanılan Osmanlı Bankası'nın müdür lojmanı yapılmıştır. Bu inşaat sırasında başlayan tartışmalar mezarlık arazisinin 1933'te belediyeye devredilmesinden sonra da devam etmiş ve vakıf mütevellisi Selahattin Molla Bey'in azli üzerine arazinin mazbut vakıf haline getirilmesinin ardından mezarlık tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu sırada, özellikle Gümüşsuyu Askeri Hastahanesi'ne yaralı olarak getirilip vefatlarından sonra bu mezarlığa gömülen 1897 Yunan Harbi'nin bazı şehidlerine ait kabirlerin başka yerlere nakledilmesi, gazetelerin büyük çapta polemiğe girmelerine yol açmış, fakat sonuçta İstanbul'un en merkezi yerlerinden birinin mezarlık olarak bırakılamayacağı görüşü galip gelerek çok değerlenen arazi parsellenip satışa çıkarılmıştır. Kaldırılan mezarların taşları Reşad Ekrem Koçu'nun tabiriyle, o bölgede inşaatına başlanan "şeddadi apartmanların" temellerinde ve adı geçen askeri hastahanenin çevre duvarının yapımında kullanılmış, birkaç tanesi de hatıra olarak Alman Sefareti'nin bahçesinde muhafaza altına alınmıştı.  Şu an mezkur alanda bulunan yapılar arasında apartmanlar, Vakıfbank, Vakıflar İstanbul Bölge Müdürlüğü binası ve AKM sayılabilir.

Pervititch_1926_Gümüşsuyu

Özetle; ekte google earth üzerinde bu mezarlıkları olabildiğince çizmeye çalıştım. Yok olan bu mezarlıklar içinde ermeni, katolik ve türk mezarlıkları bulunuyor. Yok olma süreci 1700 lü yılların sonunda başlıyor ve 1930 larda tamamlanıyor. Yukarıda anlattığım üzere bu yapılan eğer bir hataysa Mustafa Armağan'ın iddia ettiği gibi bu hata sadece yeni cumhuriyete  ait bir hata değil. Veya bir ırkın tüm varlıklarıyla birlikte yok edilme çabası hiç değil.
Burada yazmaya çalıştığım sadece Ayas Paşa mezarlığının hikayesi idi. Ancak haritada gösterdiğim ve işgale uğrayan diğer bir mezarlıkta Tepebaşı mezarlığıdır. Dikkat edilirse bu haritada gösterdiğim ve 1895 te açılışı yapılan Pera Palas'ta aslında mezarlık üzerine yapılmış bir yapı. O dönemde Osmanlı sultanı kimdi peki? Nasıl bunlara izin vermişti ? Tarihin böylemi yazılması gerekiyor?



Malesef kendine tarihçi diyen bir takım insanlar bilerek ve amaçlı olarak her türlü yalanı çarpıtmayı amaçları için kullanabiliyorlar.



**********
Kaynak;
1.İstanbul Haritaları 1422-1922          Ayşe Yetişkin KUBİLAY

2 yorum: